celebrity:ünlü,şöhret
casual clothes:günlük elbise
to wear:giymek,takmak
accessory:aksesuar
bracelet:bilezik
necklace:kolye
a pair of ..: bir çift…
to carry:taşımak
trousers:pantolon
earring:küpe
model:manken
good-looking:yakışıklı
outgoing:sempatik,açık yürekli
confident: emin, inanan
open-handed:eli açık
ring:yüzük
belt:kemer
diving:dalış sporu
scarf:atkı
sofa:kanepe
cute:şirin
toy:oyuncak
sweet:tatlı,hoş
fashion:moda
charming:çekici
willingly:isteyerek,gönüllü
dandruff:kepek
interview:röpörtaj
pretty:hoş, güzel
suffer from:-den acı çekmek
get rid of:-den kurtulmak
dermatologist:ciltçi
chemical:kimyasal
product:ürün
junk food: tadı güzel, besin degeri düşük yiyecek
fresh:taze
career: kariyer, meslek
advice: tavsiye, öğüt
chemical:kimyasal
product:ürün
reporter:muhabir
invitation:davet
three-storey:üç katlı
bosphorus view:boğaz manzarası
sightseeing:gezip görme
church:kilise
art gallery:sanat galerisi
take off:çıkarmak
mosque:cami
aloud:yüksek sesli
to describe:anlatmak
to suggest:önermek
description:tasvir,anlatım
to offer:sunmak,önermek
to accept:kabul etmek
to ask for:istemek
presenter: sunucu
conclusion: sonuç
warning:uyarmak
hometown:memleket
to focus: odaklanmak
attention: dikkat
seat:koltuk
to respond:yanıtlamak
soap:sabun
dental floss:diş ipi
to comb:tarak
to make-up:makyaj
mousse:saç köpüğü
hairbrush:saç fırçası
nail scissors:tırnak makası
body lotions:vücud losyonu
hairpin:saç tokası
toothbrush:diş fırçası
toothpaste:diş macunu
moisturizer:nemlendirici
hair-dryer:saç kurutucu
ingredient:içerik
to take care:özen göstermek
to respond: karşılık vermek
to refrain from: -den çekinmek
recommendation:tavsiye
course:izlenen yol
TOO & ENOUGH
‘’ Too ” Adjective veya Adverb’lerden evvel bir şeyin arzu edilenden veya beklenenden daha fazla [negatif, pozitif] olduğunu vurgulamak için kullanılır.
- This coat is too big for me.
- It’s too cold to swim in this season.
- This house is too small to live in.
- The police intervened to the uprising too hastily.
- The milkman came too often this week.
- The weather is too stormy to go to fishing.
“ Enough ” Adjective, Adverb veya fiil’lerden sonra, fakat isimlerden önce yeterince anlamında kullanılır.
- Their house is not big enough to live in.
- Does he speak English well enough to promote?
- He is not worked enough to be liable for income tax.
- They don’t work hard enough.
- I have enough money to but it.
- Are there enough chairs for the meeting?
ÖĞRENELİM:REFLEXIVE PRONOUNS
Aşağıdaki tabloda en sağ kolonda gözüken zamirler "reflexive pronouns" olarak adlandırılır ve Türkçe'de "kendim", "kendisi", kendimiz" gibi anlamlara gelir.
OBJECT PRONOUNS REFLEXIVE PRONOUNS
I me myself
You you yourself/yourselves
He him himself
She her herself
It it itself
We us ourselves
They them themselves
HATIRLAYALIM:SEQUENCING SENTENCES IN A PARAGRAPH (PARAGRAFTA CÜMLELERİ SIRALAMA)
Bir paragrafta bir konuyu örneklendirmeye veya açıklamaya başladıktan sonra yeni açıklama veya örnekler getirirken “önce, sonra, daha sonra, ardından, son olarak “ gibi bazı zarflar kullanırız.Bunlar paragraf akışını güzelleştirir. İngilizcede sırasıyla First, Second, Then, After that, Finally
HATIRLAYALIM:PRESENT CONTINOUS TENSE (ŞİMDİKİ ZAMAN
Present Continuous Tense Türkçe’deki şimdiki zamanın ifadesidir. Genellikle konuşma anında yaptığımız eylemlerden bahsederken kullanılır. Diğer kullanımlar da aşağıda detaylı olarak belirtilmiştir.
Auxiliary Verbs (Yardımcı fiiller) : am/is/are
Present Continuous Tense ile cümle kurulurken am / is / are yardımcı fiilleri kullanılır ve fiilin sonuna -ing takısı getirilir. Aşağıda bu zamanın kullanımıyla ilgili tablo yer almaktadır.
PRESENT CONTINUOUS TENSE ÖRNEK TABLO
(+) AFFIRMATIVE (OLUMLU) (-) NEGATIVE (OLUMSUZ) (?) QUESTION (SORU)
I am playing (Oynuyorum) I am not playing (Oynamıyorum) Am I playing? (Oynuyor muyum?)
You are playing (Oynuyorsun) You aren’t playing (Oynamıyorsun) Are you playing? (Oynuyor musun?)
He is playing (O -erkek- oynuyor) He isn’t playing (Oynamıyor) Is he playing? (Oynuyor mu?)
She is playing (O -kadın- oynuyor) She isn’t playing (Oynamıyor) Is she playing? (Oynuyor mu?)
It is playing (O -cansız, hayvan- oynuyor) It isn’t playing (Oynamıyor) Is it playing? (Oynuyor mu?)
We are playing (Oynuyoruz) We aren’t playing (Oynamıyoruz) Are we playing? (Oynuyor muyuz?)
They are playing (Oynuyorlar) They aren’t playing (Oynamıyorlar) Are they playing? (Oynuyorlar mı?)
HATIRLAYALIM:MODAL AUXILARIES (YARDIMCI FİİLLER)
(a) Anita can couldn't may
might must should
will
go to class. Auxiliary bir yardımcı fiildir. Temel fiilin önüne yalın halde yazılır.Şu yardımcı fiillere"modal auxiliaries" denir: can, could, may, might, must,should, will, would.
Kendilerinden sonra fiillerin yalın halleri (to almadan) gelir.
is able to
(b) Anita is going to go to class. has to Modal auxiliaries’e benzeyen ifadeler şunlardır are: be able to, be going to, have to.
YARDIMCI FİİLLER VE BENZERİ İFADELERİN ÖZET TABLOSU
YARDIMCI FİİL ANLAMI ÖRNEK
(A) can Kabiliyet, yetenek I can sing.
Nazik soru,rica Can you please help me?
(b) could Geçmişte kabiliyet I couldn't go to class yesterday.
Nazik soru,rica Could you please help me?
(c ) may olasılık It may rain tomorrow.
Nazik soru,rica May I help you?
(d) might olasılık It might rain tomorrow.
(e) must Gereklilik (içten gelen) You must have a passport.
(f) should tavsiye You should see a doctor.
(g) will future happening My sister will meet us at the airport.
(h) would Nazik soru,rica Would you please open the door?
(i) be able to kabiliyet I wasn't able to attend the meeting-
(j) be going to Gelecekte meydana gelme Tina is going to meet us at the airport.
(k) has to/ have to Gereklilik (dıştan gelen) I have to study tonight.
(1) had to geçmişte gereklilik I had to study last night too.
EXPRESSING OPINIONS
Well,… :iyi,pekala
I think... Bence
In my point of view,… Benim bakış açıma göre
In my view, … Benim görüşüme göre
From my point of view...Benim açımdan
In my opinion, …benim fikrim...
I am of the opinion that... ben şu fikirdeyim ki
As far as I'm concened,.. Bana kalırsa
In my experience...:tecrübelerime göre
As far as I can see (it),... görebildiğim kadarıyla
As I see it, ... gördüğüm kadarıyla
My personal view is that... Kişisel görüşüm şu ki..
The thing is that… Mesele şu ki…
I believe that… İnanıyorum ki
Personally, I think… Kişisel olarak şöyle düşünüyorum
What I mean is… Kastettiğim şey şu ki
I have a point to make here. Burada vurgulamak istediğim bir nokta var…
If you ask me,… Bana sorarsan…
To be honest,…Dürüst olmak gerekirse
AGREEING WITH AN OPINION
I agree with you. :Sana katılıyorum
I agree with this idea. Bu fikre katılıyorum
I completely agree with this view. Bu görüşe tamamen katılıyorum
This is absolutely right. Bu kesinlikle doğru
I couldn't agree more (on this). Bu konuda daha fazla katılamam
Sure:Kesinlikle
Certainly: Elbette
Of Course: Tabi ki
That’s a good idea: Bu iyi bir fikir
PARTIAL AGREEMENT
I agree with you, but... :Sana katılıyorum fakat
This idea is right, but... Bu doğru fakat
I agree with this point of view, but... Bu bakış açısına katılıyorum fakat
I think it is possible, but… Bence bu mümkün, fakat
I am not sure that I completely agree with this idea. Bu fikre tamamen katılacağımdan emin değilim
DISAGREEING WITH AN OPINION
However(but),… :Fakat
I’m sorry to disagree with you, but… :Sana katılmadığım için üzgünüm ,fakat…
I'm not so sure about that. :Bu konuda o kadar emin değilim
I'm afraid I have to disagree. :Korkarım aynı fikirde değilim
On the contrary… :bilakis, aksine
Yes, but don't you think that… Evet, ama şunu düşünmüyor musun ki…
I must take issue with you on that. Sana bu konuda itiraz ediyorum ki…
I do not believe that… şuna inanmıyorum
I think that’s wrong. :Bence bu yanlış
Yes, why not?: Evet niye olmasın
HATIRLAYALIM: Shall I… /Shall we…?
Bir teklif veya öneride bulunurken kullanılır.
1-It is too hot inside.Shall I open the windows ? ( İçerisi çok sıcak.Pencereleri açayım mı?)
2-There is a new film at the cinema. Shall we watch it? ( Sinemaya yeni bir film gelmiş. İzleyelim mi ?)
Aşağıdaki örnekleri inceleyin.
Shall we play football?: Futbol oynayalım mı? (özne var [I/We], fiil yalın halde)
Let’s play football!: Hadi futbol oynayalım? (özne yok, fiil yalın halde)
How about playing football? :Futbol oynamaya ne dersin? (özne yok, fiil -ing takısı alır)
What about playing football?: Futbol oynamaya ne dersin? (özne yok, fiil –ing takısı alır)
Why don’t we play football?: Niye futbol oynamıyoruz? (olumsuz eki don’t var, özne [You/We] var, fiil yalın halde)
